Çevreci Beşeri Bilimler Alanının COVID-19'a Cevabı: Açık Mektup

Bizler mesleki hayatlarını, insan hayatının her türden doğal çevre ve insan ötesi türler ile kesişim noktalarını ve “içten etkimelerini”  ortaya çıkarmak gibi yaşamsal önemi haiz meselelere adamış akademisyenler, eğitimciler ve aktivistler olarak dayanışma içerisinde sizleri selamlıyoruz.

Ve şimdi artık bedenlerin, türlerin ve kıtaların sınırlarını aşan ortak varoluşumuzun gerçeğini bize bir virüs anlatıyor. Bu virüs, hava kirliliğinin, arabaların egzoz gazının ve uçaklardan püsküren dumanların ne zamandır gözlerimizin önüne çektiği perdeyi çekip aldı. Orman tahribatının, kentleşmenin ve sanayileşmenin kesişim noktaları ile vahşi türleri daracık alanlara sıkıştırmamızın (ki bu insanların vahşi yaşamla temas etme olasılığını arttırmaktadır), virüsün bulaşması ile nasıl bir ilişkisi olduğunu bizlere gösterdi. Yine bu virüs,  en azından bu günlerde ve belki de geçici süreliğine de olsa, sanayileşmeden, sondaj çalışmalarından ve atık yığınlarından bir nebze de olsa kurtulmuş bir dünyanın neye benzediğini gözlerimizin önüne serdi. İçerisindeki bölünmelerin deprem fay hatları gibi yarılarak açlık, zorunlu göç ve gezegenin en dezavantajlı toplumlarının umursanmaması gibi sonuçlara yol açtığı bir eşitsizlikler dünyasında yaşadığımız gerçeğini de bu virüs gün ışığına çıkardı.

Dünyanın en yoksul %10’luk kesiminden 187 kat daha fazla yakıt tüketen dünyanın en zengin %10’luk kesiminin sürekli olarak yollarda olmadığı bu yeni düzende, Los Angeles’ta, Yeni Delhi’de, Kuzey İtalya’da ve Ahvaz’da gökyüzü açık ve temiz bir hale geldi. Himalaya dağlarının zirvesi, son 30 yıldır ilk defa Hindistan’ın Pencap eyaletinden görünür oldu. “Amerika Birleşik Devletleri’nde Zehirli Atık ve Irk” üzerine hazırlanmış 1987 tarihli rapordan bu yana, fakir toplulukların, yerli halkların ve ırk ya da etnik köken yüzünden ötekileştirilmiş toplulukların, ağırlıklı olarak, hava kirliliğinin çok yoğun olduğun alanlarda yaşadığı yaygın olarak bilinmekteydi. Ve günümüzde Harvard Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı bir çalışma, COVID-19’a yakalanma ve bu virüs nedeniyle ölüm olasılığının, hava kirliliği, özellikle de PM2,5 olarak bilinen küçük parçacıklar,  nedeniyle arttığını göstermekte. Ancak diğer taraftan da gemi hareketliliğinin ve deniz altında yapılan test sayısının azalması nedeniyle balinaların stres hormonu salgılama düzeylerinde düşüş yaşanmakta. Araç trafiğinin ve gürültü kirliliğinin olmadığı bu yeni düzende, şehirlerde yaşayan insanlar, gün boyunca kuşların ötüşünü duyabilir hale geldi. İnsanların her şeyi sürekli olarak gözetim altında tutan gözleri evlere çekilince, vahşi yaşam kentsel mekânlarda daha çok görünür oldu: İsrail’in Hayfa şehrindeki bir yol kavşağındaki adada bulunan yeşilliklerde otlayan bir yaban domuzu; San Francisco’daki Golden Gate Köprüsü’nden geçen kır kurtları; İstanbul Boğazı’nda ve Sardinya’nın sakin limanlarında sıkça görünmeye başlayan yunuslar…

Peki Çevreci Beşerî Bilimler alanında çalışan akademisyenlere ve araştırmacılara yapacak ne kaldı? Gelin biz de çevreye dair bilgimizi ve pratiğimizi, iklim değişikliğinin gecikmesini sağlayan bu durumu devam ettirmek için kullanalım ve işimizi yaparken bağlı kaldığımız ancak sınıfsal, ırksal, cinsiyetler arası, türler arası ve uluslararası eşitsizliklere neden olan yapılardan uzaklaşalım. Önce kendimizden başlayalım. Kendimize bir söz verip uçak seyahatlerimizi olabildiğince azaltalım, araç kullanmayı olabildiğince azaltalım, mesleki toplantılarımızı ve konferanslarımızı olabildiğince internet üzerinden gerçekleştirelim ve etik, ekolojik ve yöresel kaynaklı yiyecekler ile beslenelim.

Bunu, önce kendimize sonra da birbirimize söylemekle başlayalım: Uçak seyahatlerimizi sınırlandıracağımıza, araç kullanmayı azaltacağımıza, etik ve ekolojik olarak doğru besleneceğimize söz veriyoruz. Hem insan türü içerisinde hem de farklı türler arasında sosyal adaletin, eşitliğin ve demokrasinin sağlanması için çalışacağımıza yeniden ve daha güçlü bir söz veriyoruz. Zira bu pandemi, zayıf, hassas, kırılgan ve ötekileştirilmiş toplulukları daha çok vurmuştur ve vurmaya devam edecektir; bu da mevcut hiyerarşik yapıların daha da güçlenmesine neden olmaktadır ve olmaya devam edecektir.

Önce biz kendimiz bu sözleri verdikten sonra şimdi de meslektaşlarımızı, öğrencilerimizi, ailelerimizi ve arkadaşlarımızı, gündelik hayatta yaptıklarımızı değiştirerek iklim değişikliğini yavaşlatmayı amaçlayan bu kolektif Çevreci Beşerî Bilimler taahhüdüne katılmaya davet ediyoruz. Böylesi bir taahhüt, daha geniş çaplı sosyal ve yapısal değişikliklere yol açma çabalarıyla da uyum içerisindedir.

Konferanslara katılmak için yaptığınız uçak seyahatlerini azaltın. Eğer makaleleriniz, sunumlarınız, derslerde anlattıklarınız, eserleriniz ve aktivist söylemleriniz gerçekten sadece sözde kalmayacaksa, şimdi bunu göstermenin tam zamanı. COVID-19 pandemisinin getirdiği zorunlu kısıtlamalar, yüz yüze toplantılara katılmak için seyahatlere çıkmadan da ne kadar çok şey başarabildiğimizi bize gösterdi.

Beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Sanayileşmiş toplumlarda “yiyecek” olarak kullanılan birçok hayvanın hayatı ve ölümü, insanların etoburluğuna hizmet etmesi için araç haline getirilmiştir- ki bu hayvanların kapatıldıkları yerlerin koşulları ve katledilme şekilleri son derece zalimcedir. Bu beslenme şekline devam edip mali destek verdiğimiz sürece, suçluyu gösteren parmak hep bizleri işaret edecektir. Etoburluğa kıyasla daha ekolojik olan seçenekler vardır.

Bunu gösteren veriler onlarca yıldır elimizdeydi: Birleşmiş Milletlerin Livestock’s Long Shadow (2006) raporu; bitki-temelli beslenmenin, sağlık ve iklim değişikliği üzerindeki faydalarına ilişkin Springmann ve meslektaşlarının araştırması; The Guardian gazetesinde yayımlanmış birçok köşe yazısı; ve hatta bitkisel ağırlıklı beslenmeyi ve gıda israfını azaltmayı iklim değişikliğine karşı 100 çözüm önerisi arasında 3. ve 4. sıraya yerleştiren Paul Hawken’ın Drawdown başlıklı çalışması…

Hiç kimse iklim değişikliğine karşı çözümler listesinde Koronavirüs’e yer vermemişti. Ancak, bu virüs çevreye zararlı insan faaliyetlerini yavaşlatıyor. Çok ağır bir bedel karşılığında… Ama aynı virüs, bir yandan da büyük çaplı sosyal ve yapısal dönüşümleri gerçekleştirmeyi mümkün kılabilecek bir fırsat yarattı. Bu değişimlerin, demokrasiye mi yoksa diktatörlüğe mi katkıda bulunacağını zaman gösterecek.

COVID-19, akademik bilgimizi hem hayatlarımızla hem de insan ötesi canlıların hayatlarıyla birleştirmek için beklediğimiz fırsattır. Uzun vadeli kültürel ve ekonomik değişimlerin gerçekleşmesi için çalışmaya devam ederken, kişisel olanın politik de olduğunun farkındalığı içerisindeyiz. Bu nedenle, bizler uçak seyahatlerimizi azaltmaya ve beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirmeye söz veriyoruz.

Bu adımlar sadece bir başlangıçtır. Günümüz COVID-19 krizi bağlamında, bu süreç bizleri seçmiş gibi görünmektedir. Koronavirüs’ten aldığımız bu beklenmedik uyarının gerektirdiklerini şimdi yapmamak, nihayetinde çok daha büyük bir trajediye yol açabilecektir.

İmzalayanlar,*

Joni Adamson, Arizona State University, ABD
Sinan Akıllı, Kapadokya Üniversitesi, Türkiye
April Anson, Penn Program for the Environmental Humanities, ABD
Karla Armbruster, Webster University, Missouri, ABD
Elizabeth Bartlett, University of Minnesota, Duluth, ABD
Cynthia Belmont, Northland College, Wisconsin, ABD
Kyle Bladow, Northland College, Wisconsin, ABD
Robert Boschman, Mount Royal University, Kanada
Ron Broglio, Arizona State University, ABD
Jeffrey J. Cohen, Arizona State University, ABD
Chia-ju Chang, Brooklyn College, City University of New York, ABD
Yalan Chang, National Taitung University, Tayvan
Shiuhhuah Serena Chou, Academia Sinica, Tayvan
Om Dwivedi, Auro University, Surat, Hindistan
Simon Estok, Sungkyunkwan University, Güney Kore
John Foran, University of California, Santa Barbara, ABD
Greta Gaard, University of Wisconsin-River Falls, ABD
Corrie Grosse, College of Saint Benedict and Saint John’s University, Minnesota, ABD
Steven Hartman, University of Iceland and The Stefansson Arctic Institute, İzlanda
Ken Hiltner, University of California, Santa Barbara, ABD
Linda Hogan, poet, novelist and essayist, Colorado, ABD
Martin Hultman, Chalmers University of Technology, İsveç
Serenella Iovino, University of North Carolina, Chapel Hill, ABD
Tabish Khair, Aarhus University, Danimarka
Mark Klapatch, University of Wisconsin-River Falls, ABD
Caitríona Ní Dhúill, University College Cork, İrlanda
Serpil Oppermann, Kapadokya Üniversitesi, Türkiye
Yoriko Otomo, SOAS University of London, Birleşik Krallık
David Pellow, University of California, Santa Barbara, ABD
Wang Ping, Macalester College, Minnesota, ABD
Paul M. Pulé, Chalmers University of Technology, İsveç
Kate Rigby, Bath Spa University, Birleşik Krallık
Kurt Seaberg, visual artist, Minneapolis, Minnesota, ABD
Rohit Singh, Auro University, Surat, Hindistan
Scott Slovic, University of Idaho, ABD
Annie Sprinkle, E.A.R.T.H. Lab, University of California, Santa Cruz, ABD
Elizabeth Stephens, E.A.R.T.H. Lab, University of California, Santa Cruz, ABD
Richard Twine, Edge Hill University, Birleşik Krallık
Elisabeth Weber, University of California, Santa Barbara, ABD
Sara Pankenier Weld, University of California, Santa Barbara, ABD

Laura Wright, Western Carolina University, ABD

*İmzalayanlar listesine isminizi eklemek için, Kapadokya Üniversitesi Çevreci Beşerî Bilimler Merkezi ev sahipliğindeki imza sayfasını (İngilizce) ziyaret ederek “Çevreci Beşerî Bilimler Alanın COVID-19’a Cevabı: Açık Mektup” adlı bildirgeyi imzalayınız.

Bu uluslararası bildirgeye bugüne kadar imza atarak destek vermiş olan kişilerin bilgilerini görüntülemek için “View the Signatories” başlığına tıklayınız.

Açık Mektubun İngilizce aslını buradan indirebilirsiniz: Environmental Humanities Response to COVID-19: An Open Letter.

Açık Mektuba ilişkin Çevreci Beşerî Bilimler alanı akademisyenlerinin yazmış oldukları değerlendirme makaleleri için Bifrost web sitesini ziyaret edebilirsiniz. 



E-Bulletin Subscription

Leave your e-mail address to be informed about Environmental Humanities Center.

Onay vermeden bu işlemi gerçekleştiremezsiniz
In the capacity of data specialist, Kapadokya University will maintain the confidentiality of the personal data you provide in accordance with the Law on the Protection of Personal Data No. 6698 (KVKK). Your personal data will be processed in accordance with the ICCP, and will be used to keep you informed of developments about the Cappadocia University via e-mail or telephone. For detailed information click here